21 Ocak 2012 Cumartesi

25 Eylül 2011 Pazar

Yasaklarla Yönetilen

Kurthan Fişek’in Abdülhamit Dönemini anlatırken kullandığı “ülkenin yasalarla değil yasaklarla yönetildiği bir dönem” tabiri oldukça kullanışlı aslında. Otoriter yönetimleri tarif ederken her yere ve döneme uyabilecek bir kalıp. Özetle tarif ediyor. Çünkü otoriter ve baskıcı bir rejimin en büyük özelliği yasaklardır. Yasalar ise özgürlükleri belirlemek ve korumak için vardır. Korunmak istenen özgürlüğün değeri yasağın konulmasını belirler ama yasakçı anlayışta ise keyfilik söz konusudur ve “hoşa gitmeyen, en ufak şüphe duyulan her şey” yasaklanır, otoritenin şekline göre sevimli bir bahane bulunarak ya da buna hiç gerek duyulmayarak.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

2020 Olimpiyatlarına Adaylığımız Üzerine

Kendi kelimelerimle değil Kurthan Fişek'in dolu ve net bir paragrafıyla yazıyorum:

Ulusal olimpiyat komiteleri, Olimpiyat Akımı içinde ülkelerini temsil eden, olimpiyat takımlarını seçip donatan, yönetim organlarında oy çoğunluğuna sahip ulusal spor federasyonlarıyla sürekli ilişkiye giren ve böylece ulusal spor yönetimleriyle birlikte “çok-sporlu” bir düzenleme içinde ülkelerinin sporuna yön veren bağımsız yapılardır. Türkiye özelinden konuya yaklaştığımızda, öncelini 1908 kuruluşlu Osmanlı Milli Olimpiyat Cemiyeti’nde bulan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin çok-sporlu örgütlerimizin ilki, bugüne kadar varlığını koruyabilenlerin en eskisi, ama 70 yıllık ömrü boyunca bir “bağımlılık” durumundan ötekine geçtiği ve bağımsızlığını edindiği 1962 yılında da Türkiye spor pratiğinden iyice soyutlandığı için en etkisizi olduğunu görüyoruz.

12 Ağustos 2011 Cuma

Filistin ve Futbol

Takımımız için tarihi bir gün. İlk kez uluslararası bir turnuvada, evimizde maç yapıyoruz. Bu, bir devlet olduğumuzu gösterdiğimiz bir fırsat oldu."

Filistin Başbakanı Selam Feyyad


Gelecek yıl Londra'da yapılacak olimpiyat oyunlarına katılmak için Batı Şeria'da Tayland'la karşılaşan takım, normal süreyi 1-0 önde kapatmasına karşın, penaltılar atışları sonucu oyunlara katılma hakkını kaybeti.

BBC'nin haberine göre; Filistin takımı 1998'den bu yana FIFA üyesi, Batı Şeria'daki stadyum da 2008'de uluslararası standartları karşılar hale getirildi. Ancak güvenlik kaygıları ve İsrail'in işgali nedeniyle Filistin takımı şimdiye kadar kendi evinde hiç resmi maç yapamamıştı.

Ramallah'taki BBC Muhabiri Jon Donnison soğuk havaya karşın binlerce taraftarın karşılaşmayı izlediğini bildirdi. Seyirciler arasında Filistin Başbakanı Selam Feyyad da vardı. Feyad, "Takımımız için tarihi bir gün. İlk kez uluslararası bir turnuvada, evimizde maç yapıyoruz. Bu, bir devlet olduğumuzu gösterdiğimiz bir fırsat oldu." dedi.

Filistin Futbol Federasyonu Başkanı Cibril Racub, "Dünya şimdi Filistini başka bir gözle, spor gözüyle bakacak. Bu Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık için yeni bir girişimi' şeklinde konuştu.

Maçta Abdülhamid Ebu Habib 43'üncü dakikada attığı golle Filistin takımını öne geçirdi. Tayland'ın maçın son 20 dakikasında 10 kişi oynamasına karşın Filistin ekibi maçın normal süresi ve uzatmalarda ikinci golü atamadı.

Tayland kendi evindeki maçı 1-0 kazandığından galibi penaltılar belirledi. Penaltı atışlarını Tayland 6-5 kazandı


kaynak
http://www.sabah.com.tr/SabahSpor/Spor/2011/03/10/filistinde_tarihi_futbol_maci



ayrıca bir ikinci maç daha var DW nun ilk maç olarak sunduğu fakat birinci maç ile ilgili haber 10 mart... ikinci maç ile ilgili haber temmuz 2011 de


Filistin milli futbol takımı, tarihinde ilk kez kendi topraklarında resmî bir maça ev sahipliği yaptı. FIFA, henüz devlet olarak tanınmasa da, Filistin milli takımının, kendi topraklarında maç yapmasını kabul etti.

Filistin'in, 29 Haziran'da Dünya Kupası ikinci tur ön eleme maçında, deplasmanda 2-0 kazandığı ilk maç, Afganistan'daki güvenlik kaygıları nedeniyle Tacikistan'da oynanmıştı. Filistin, pazar günü, Kudüs'ün dış mahallelerinden El Ram'da Afganistan'ı ağırladığı rövanş maçında, 1-1 berabere kalarak tur atlamış oldu. Yıllardır devlet olma hayaliyle yaşayan Filistinliler için en azından uluslararası spor camiasının bir parçası olma şansı büyük önem taşıyor.

Sırtlarında Filistin yazılı kırmızı formalarıyla 22 oyuncu antrenmanda. Tacikistan'dan daha bir gün önce dönmelerine ve tüm yorgunluklarına rağmen keyifleri yerinde. Geçmişte, bugün Afganların yaptığı gibi her zaman deplasmanda oynamak zorundaydılar. Ancak o günler geride kaldı.
Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: Çünkü artık henüz devlet olarak tanınmamış olsalar da, evlerinde, kendi topraklarında top koşturabiliyorlar. Bu başarının ardındaki isimler arasında, “Bu, Filistinlilerin, kendi topraklarında, bayrakları ve milli marşlarıyla oynadıkları ilk Dünya Kupası eleme maçı. Bu tarihimizdeki ilk resmî maç” şeklinde konuşan ve yıllardır Filistin Futbol Federasyonu’na başkanlık eden Cibril Racub da yer alıyor.


"Milli takım, bir devletin var olduğunun ispatı"

Saçlarına ak düşmüş, bıyıklı bu futbol adamı, Filistinlilerin siyasî olarak henüz başaramadığına, sporla ulaştı. Racub, “Milli takıma sahip olmak, bir devletin var olduğunun, istikrarın kanıtı. Ve uluslararası toplum için de Filistin’in siyasi varlığının tanınması yolunda ikna edici bir argüman” şeklinde konuşarak, Uluslararası Futbol Fedarasyonları Birliği FIFA, Filistin’in futbol milli takımını tanımış olduğunu ifade etti.

Kudüs'ün banliyösü El Ram semtindeki Faysal Hüseyin Stadyumu’nun tribünlerinde, eski Filistin lideri Yaser Arafat, şimdiki lider Mahmud Abbas ve Filistin futbolunun kaydettiği gelişmelerin mimarı Cibril Racub’un portreleri asılı.

"Antrenman sahaları eksik"

Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift:
Filistinli oyuncuların başında ise Cezayirli bir teknik adam bulunuyor. Fransa’da ikinci lig takımlarına antrenörlük yapmış Musa Bazaz, iki yıldır Filistinli oyuncuları çalıştırıyor. “Stadyumlara, gençleri çalıştırabileceğimiz çok sayıda stadyuma ihtiyacımız var. 200 futbol kulübü için sadece 12 stadyumumuz mevcut" diyen Bazaz, en büyük eksiğin, antrenman sahaları olduğunu söyledi.

Tüm bu yetersiz şartlara rağmen futbol, Filistinliler arasındaki en popüler sporlardan biri. En zor şartlarda olanlar ise, Gazzeli futbolcular. Gazze ve Batı Şeria arasında özgürce dolaşım hakkına sahip olmadıklarından, milli takım uğruna yaşadıkları yerden uzak kalıyorlar. Memleketi Gazze'ye son olarak üç yıl önce gidebilen Filistin milli takımının orta saha oyuncusu Hüsam Vadi, Filistin milli takımı için, Gazze'de yaşayan nişanlısından ayrı kalmayı bile göze almış. “Hepimiz, Gazze, Batı Şeria ya da yurt dışındaki Filistin azınlığı için değil, Filistin için oynuyoruz. Filistin bayrağı altında oynuyoruz. Ve umarım, ileride tanınmış bir Filistin devleti için oynarız, ki bu takımdaki herkes için geçerli” diyen Vadi, milli takımın ilk 11'inde yer almanın kendisi için daha önemli olduğunu vurguladı.




© Deutsche Welle Türkçe

Sebastian Engelbrecht/Çeviren: Gezal Acer

Editör: Beklan Kulaksızoğlu

kaynak
http://www.dw-world.de/dw/article/0,,15210154,00.html

Nikolai Petrovich Starostin

"Birçok insan için futbol, ruhlarında dürüst duygular ve insani ilişkilerden oluşan küçük de olsa bir adacık oluşturmak için tek, hatta bazen en son şans olmuştur."

Simon Kuper, Futbol Asla Sadece Futbol Değildir, s.101



Nikolai Petrovich Starostin (Cyrillic: Никола́й Петро́вич Ста́ростин; 26 February 1902 – 17 February 1996) was a Russian footballer and ice hockey player, and founder of Spartak Moscow.


Early life and Spartak MoscowThe eldest of four brothers, Starostin was born in Presnensky District, Moscow where he enjoyed a comfortable upbringing courtesy of his father's reasonably well paid job as a hunting guide for the Imperial Hunting Society.[1] Nikolai studied at a commercial academy where he first began playing football. Football was a minor concern in the Russia in this period, but it was growing. A Moscow league had been founded in 1910 but this died away in the years following the revolution of 1917. Starostin is said to have welcomed the revolution, though he played no active [1] Following the death of his father from typhoid in 1920, Starostin supported his family by playing football in the summer and ice hockey in the winter. [2]

In 1921 the Moscow Sport Circle (later Krasnaia Presnia) was formed by Ivan Artemev and involved Starostin, especially in its football team.[1] The team grew, building a stadium, supporting itself from ticket sales and playing matches across Russia.[1] As part of a 1926 reorganisation of football in the USSR, Starostin arranged for the club to be sponsored by the food workers union and the club moved to the 13,000 seat Tomskii Stadium. The team changed sponsors repeatedly over the following years as it competed with Dinamo Moscow, whose 35,000 seat Dinamo Stadium lay close by.

As a high-profile sportsman, Starostin came into close contact with Alexander Kosarev, secretary of the Komsomol (Communist Union of Youth) who already had a strong influence on sport and wanted to extend it.[2] In November 1934, with funding from Promkooperatsiia, Kosarev employed Starostin and his brothers to develop his team to make it more powerful. Again the team changed its name, this time to Spartak Moscow.[1] It took its name from the Roman slave rebel and athlete Spartacus. Like Spartacus, the club seemed to represent the exploited,[1] as opposed to their rivals Dynamo Moscow (run by the secret police) and CSKA Moscow (run by the army.) Starostin played for and managed Spartak, and his three brothers also played for the team.

In 1936 new league and cup competitions were introduced in Russia. In the first year Dinamo won the league and Spartak the cup. In 1937 the positions were reversed but Spartak won both league and cup in 1938 and 1939, much to the annoyance of Lavrenty Beria, the head of the secret police, who was also the president of Dynamo. A keen footballer in his youth, Beria had played against Starostin in the 1920s, suffering humiliating defeat. The Dinamo-Spartak rivalry became the bitterest in Soviet sport.[3]

[edit] ArrestIn the late 1930s many of Starostin's friends and associates were arrested as part of the Great Purge, including Kosarev. There were also attempts to more closely control sporting matters, including forcing the Semi-final of the 1939 cup to be replayed after Spartak won the first match by a disputed goal. They went on to win the replay, which did not take place until after Spartak had already won the final.[3] On March 20, 1942, Starostin was arrested, along with his three brothers and other fellow players, facing accusations of involvement in a plot to kill Joseph Stalin. Following two years of interrogation in the Lubyanka, the charges were dropped but the Starostins were tried and sentenced to ten years in Siberia anyway, having been found guilty of "lauding bourgeois sport and attempting to drag bourgeois motives into Soviet sport".[4] The sentence was very lenient in view of the popularity of football and Starostin. [5] When details from the actual court sentence were published in 2003, it turned out Starostins were not convicted for political crimes, but rather for stealing sporting goods from the stores they were supposed to oversee and selling those goods on. Nikolai Starostin profited for 28,000 rubles, Aleksandr for 12,000, Andrei and Pyotr - for 6,000 each. Also, Nikolai Starostin was convicted of bribing the military commisar of the Bauman district of Moscow, Kutarzhevskiy. Kutarzhevskiy, using his power arranged so that several people who were supposed to have been conscripted to serve in the Army during World War II were not sent to the front and stayed in Moscow instead. Those people included food distributors and food store managers, who in turn provided Starostin with unlimited food supply during the war time, when food shortages were common (according to the sentence, food store manager Zvyozdkin gave Starostin 60 kilograms of butter and 50 kilograms of meat products).[6]

During his time in the gulags, Starostin's skills were highly sought after and he served as coach at various camps. He was treated benevolently by commanders who looked kindly on soccer and gave him extensive privileges. Unlike other notable inmates, Starostin was never mistreated and was well liked among both guards and prisoners, who would gather to listen to his football stories.[7]

In 1948 Starostin received a phone call in the camp from Stalin's son Vasily. The two had known each other in the 1930s when Starostin's daughter had made friends with him at the Spartak horse riding club, when he was using the name 'Volkov'. He was now commander in chief of the Soviet Air Forces and brought Starostin back to Moscow to coach the Air Force's football team, in which role he became a pawn in the conflict between Vasily and Lavrentiy Beria. Beria's secret police soon visited Starostin at his home, giving him 24 hours to leave Moscow. Vasily reacted by taking Starostin into his protection. The two spent all their time together, even sleeping in the same wide bed (Vasily with a gun under his pillow.)[8]

On one occasion when Vasily was drunk Starostin slipped out of an open window to see his family. He was apprehended by the secret police at 6am the next morning and sent to the Maykop gulag. At Orel, however, Vasily's head of counter espionage met the train to return Starostin to Moscow. Starostin instead asked to be allowed to live in Southern Russia. Vasily agreed on condition that he coach the local Dinamo team. The secret police intercepted him, however, and he was exiled for life to Kazakhstan. Starostin was initially sent to Akmolinsk, where he coached the local football team. He later moved to Alma Ata to coach ice hockey and football with the Kairat team. Starostin's efforts contributed to the club's position as the leading Kazakh team in the Soviet era.[9]

[edit] ReleaseStalin died on 5 March 1953. Beria, who had initially been part of the leading group after Stalin's death, was executed later that year. As part of the movement towards "Destalinisation" an amnesty was declared for various political prisoners and this included Starostin. His sentence and those of his brothers were declared illegal, and they were set free. Nikolai was appointed as coach to the Soviet national football team, and in 1955 returned to Spartak as president, a position he maintained until 1992. Starostin published his memoirs, titled Futbol skvoz gody (Football Through the Years) in 1989.[9]


References1.^ a b c d e f "A Small Way of Saying "No": Moscow Working Men, Spartak Soccer, and the Communist Party, 1900–1945". The American Historical Review. http://www.historycooperative.org/journals/ahr/107.5/ah0502001441.html. Retrieved 2008-07-25.
2.^ a b "The strange story of Nikolai Starostin, football and Lavrentii Beria - Soviet sports personality and Soviet chief of intelligence". Europe-Asia Studies. Archived from the original on 2004-11-05. http://web.archive.org/web/20041105052350/http://www.findarticles.com/p/articles/mi_m3955/is_n4_v46/ai_15654728. Retrieved 2008-07-25. (archive.org mirror)
3.^ a b "The strange story of Nikolai Starostin, football and Lavrentii Beria - Soviet sports personality and Soviet chief of intelligence". Europe-Asia Studies. Archived from the original on 2004-11-11. http://web.archive.org/web/20041111115755/http://www.findarticles.com/p/articles/mi_m3955/is_n4_v46/ai_15654728/pg_2. Retrieved 2008-07-25. (archive.org mirror)
4.^ "The strange story of Nikolai Starostin, football and Lavrentii Beria - Soviet sports personality and Soviet chief of intelligence". http://www.findarticles.com/p/articles/mi_m3955/is_n4_v46/ai_15654728/pg_3. [dead link]
5.^ Kuper, Football against the enemy, p43
6.^ Лагерная планида Александра Старостина - «Молодежь Севера», № 45 за 6 ноября 2003 года
7.^ "The strange story of Nikolai Starostin, football and Lavrentii Beria - Soviet sports personality and Soviet chief of intelligence". http://findarticles.com/p/articles/mi_m3955/is_n4_v46/ai_15654728/pg_4. [dead link]
8.^ "The strange story of Nikolai Starostin, football and Lavrentii Beria - Soviet sports personality and Soviet chief of intelligence". http://findarticles.com/p/articles/mi_m3955/is_n4_v46/ai_15654728/pg_5. [dead link]
9.^ a b "The strange story of Nikolai Starostin, football and Lavrentii Beria - Soviet sports personality and Soviet chief of intelligence". http://findarticles.com/p/articles/mi_m3955/is_n4_v46/ai_15654728/pg_6. [dead link]

kaynak: wikipedia

http://en.wikipedia.org/wiki/Nikolai_Starostin

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Tarihte Zaman Algısı ve Anafor Tehlikesi

Atatürk'ün Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda çekilmiş bir video-mesajını hatırlıyorum. Görüntülü konuşmanın ilkel şekli diyebileceğimiz bu videonun amacı Amerika Birleşik Devletleri'ne bir "dostluk" mesajı göndermekti. Videoyu kaydeden de ABD'nin Türkiye'deki diplomatik misyon şefiydi. Atatürk, videoda gayet otoriter bir duruş ve dostane bir ses tonuyla konuşmaktaydı. ABD hakkında övücü sözler söylüyor ve dostluk mesajı veriyordu.

Gelelim konuya. Bu videoyu izleyen bir kısım insan -ki bunlar anti-kemalist yahut en azından mustafa kemal ve onun devrimlerini benimsemeyen günümüz insanlarıydı- şu yorumda bulundular. Bakın işte Atatürk de Amerikancıymış.

Aslında bu gerçekten uzak tespit tarih ve zaman algısı konusunda incelemeye değer bir örnektir. Birincisi tarihi olaylar günün koşulları, konjönktürü, ilişkileri ve eğilimleriyle değil o günün habitatı ve ruh haliyle değerlendirilmelidir. Şu an ABD hakkında bir liderin çıkıp övücü sözler söylemesi bu kapsamda değerlendirmeye açık olsa da 1920'li yıllarda yapılmış bu konuşma "Amerikancılık" (yani ima edilmeye çalışılan Amerika'nın piyonu, taşeronu olmak) ile değil vizyon ve inanılmaz bir siyasi öngörüyle açıklanabilir ancak. İkinci olarak o dönemde, yani işgal Osmanlısındaki vatansever aydınların neredeyse tamamı, ilkokul tarih derslerinden de aşikar olduğumuz kavramla "amerikan mandasının" tek kurtuluş olduğunu düşünüyolardı. Fransız ve İngiliz askerlerin süngüleri altında yaşamaktansa doğrudan işgal yerine ABD'nin uzaktan yönettiği bir uydu devlet olarak kalmak en "özgür kalınabilecek" seçenek olarak görülüyordu. Atatürk'ün bağımsızlık mücadelesini başından sonuna kadar düşündüğümüzde, böyle bir "Amerikancı" eğilim içinde çıkıp bu kadar zahmetli ve düşük olasılıklı bi işe atılıp bunu her ne pahasına olursa olsun başarması ile sonuçlanan maceraya atılmasını açıklayamayız eğer ona "Amerikancı" dersek.

Amerikancılık etiketini çürüttüğümüze göre şunu açıklamak zorundayız. Peki niçin böyle bir mesaj gereksinimi duymuştu Ata?

Tartışmaya bırak....

- ABD'nin siyasal geleceğinin öngörüsü
- Mevcut ortamda hiçbir müttefik yok neredeyse. Almanya'nın da hali ortada.
- YMCA, Robert Kolej ile yerleşmiş Amerikan kültürel etkisi. Sonradan YMCA tasfiye ediliyor kademe kademe. Bir yandan da dostluk mesajı verme bu açıdan önemli. Amacımız ABD düşmanlığı değil, uluslaşma ve yabancı etkisinden kurtulma. Ki Robert Kolejin bulgar öğrencileri buna en büyük örnek.

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Tarihin kaydedilmesi

Tarih yaşanan andır. Yaşanan anın aktarılmasıdır. Şu an ile uzaklığından çok kim tarafından anlatıldığı ile şekillenir. Araştırma konum ve uzmanlık dönemin ile alanım gereği, üreteceğim eserlerin yaratım sürecinde kitaplardan, yani ikincil kaynaklardan yararlanamıyorum çünkü üzerine araştırılmamış bir dönem ve konu. Bu nedenle arşiv belgeleri, gazeteler, dergiler asıl kaynaklarım. Bu durum bana sanki o tarihlerde sabah gazetemi açıyormuş hissi veriyor. Bambaşka bir konu araştırırken İtalyanın Habeşistana girdiğini gazeteden okumak, yahut köşede Hitlerin bir demecini görmek bana tarihin o kadar da "sanal bir şey" olmadığını gösterdi ve şunu görmemi sağladı. Anı kaydetmek önemlidir. Çoğu araştırmam sırasında "keşke bu olayla ilgili bi belge bulsam" temennisi ile çalışıyorum. Bir kaynağın tercümesinin olmaması beni az bildiğim o dili daha iyi öğrenmeye teşvik ediyor. Anı kaydetmenin önemi ile çalışmalarım, yıllardır eğitimim sayesinde kazandığım beceriler değer kazanıyor. An itibariyle (ben öyle görmesem de) günlük statüsünde olan bu sayfaların yazılışındaki amaç bir gün tarihsel bir belge niteliği taşıyacak olmasıdır. Yarından itibaren...