27 Temmuz 2011 Çarşamba

Şans Oyunları Üzerine

İktisadi gelişme dersinde kapitalist ekonomik sistem üzerine tartışırken bir cümle dikkatimden kaçmadı. Bir insan eğer şans oyunları oynamak için bir bilet alıyorsa işte o an sisteme entegre olmuş demektir. İlginç ve bir o kadar da dikkat çekici bir analiz.

Eşitlik ve özgürlük anlayışı bakımından sakat doğan bu sistem bireyler arasındaki ekonomik uçurumun açılmaya mahkum olduğu günahkar yapısını birçok şekilde tolare etmekte: sosyal haklar, sadaka kültürü, şans oyunları, vs. Bu saydıklarımızdan ilki uzun mücadeleler sonunda kazanılmış ve hala kazanılmaya devam eden, yahut eldekilerin de kaybedildiği hareketli bir alandır. Sosyal devlet anlayışı çoğu siyaset bilimciye göre kapitalizmin emniyet sübabı olmuştur. Sosyalist iktisat anlayışını benimsemeden de kapitalizmin içinde insanı düşünen manevralar yapmanın mümkün olduğunu kanıtlaması demek, kapitalistleri kurtarırken komünistleri sinirlendirmesi ve kendine düşman hale getirmesi demektir. Öyle ki bugün komünizm savunucularının neredeyse hepsi kapitalistlerden daha çok sosyal demokratlardan tiksinmektedir. Çünkü komünizme giden "mutlak sömürü" hali tıkanmış, halkın isyanına giden yola bir set çekilmiş, durum; bir çıta aşağıya çekilip sarı alarm seviyesinde tutulmuş, devrimin yolu kesilmiştir. Hal böyleyken iktidarlar da kar maksimizasyonu ile hareket etmeye başlamıştır. Doyan daha da doymuş, aç kalan bir deri bir kemik kalmıştır. Açlığı ile siyasi bilinci doğru orantılı olmayan insan, günlük kaygısı "karnını doyurmak" olunca zaten düşük olan gündem takibi yahut siyaset analizi, parti tercihi gibi şeylerden tamamen uzaklaşmıştır. Bu durumdaki aç insana doldurduğu kesesinden küçücük bir kırıntı atan iktidar ise aç adamın gözünde bir kurtarıcı bir "kral" hatta ve hatta "tanrı" haline gelmiştir. İşte sadaka kültürü ve bu durumun paradoksal olmasının yarattığı çaresizlik durumu, hele ki bu kültürün toplumun tümüne yayılmış olması (üniversite mezunu bir genç için siyasi iktidara yakın yerlerden bulduğu torpil sayesinde verilen küçük bir iş, onun için sadaka sayılır ve o da iktidara karşı minnet duymaya başlar) çaresizliği kat be kat arttırmıştır. Çoğunluğun elinde az aş, azınlığın elinde tüm tencereler varken ikinci bir ilaç da şans oyunları olmuştur. Sistemde altta kalan çoğunluğun içindeki bireyler gerek medya, gerekse sistemin diğer aygıtları tarafından azınlığın yaşadığı lüks hayata özendirilmektedir. Bu umut ve bir gün öyle olabileceği hayali tüm alt sınıfı dolaylı da olsa sisteme entegre eder. Azıcık aşlarından bir kısmıyla "şans oyunu" oynarlar. Ellerinde 10 varsa bunun 1 ini ortaya koyarlar. Şans oyunu havuzunda bu 1 lerin toplamından oluşan 1.000.000.000 vardır ve büyük ödül sadece 1.000.000 olduğu haldeyken bile bunu 1 koyup kazanacak küçük adam için rakam oldukça tatmin edicidir. Hepinizin elinden aldıkları 1 lerden biriktirip 1 kişiye hepsini veriyorlar dersek yalan olur. Çünkü geriye kalan 999.000.000 yine sistemnin kumandanlarına kalır. Rakam biraz abartılı olabilir ama bunu sadece durumu daha çarpıcı hale getirmek adına yaptığımı söylemeye sanırım gerek yoktur.

Şimdi yazımı burda bitirmeliyim, çünkü bahis oynadım ve maçlar başladı. Dün kaçırdığım 300 lirayı bugün telafi edebilirim sanırım.

-10 Ağustos 2009-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder